Bölüm 21:
“Denizdeki Yolculuk Nasıl Sonlanacak?”
Hızır Reisin emri üzerine diğer deniz birliklerinin kaptanları da Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin paşanın kalyonunda toplandılar. Geminin güvertesinde Hızır reis ileriyi işaret ederek birşeyler anlatıyor, el-kol işaretleriyle de ayrıca taktikler veriyordu.
Alper gözlerini oğuşturarak arkadaşlarına:
“Hayreddin paşanın gazaları benim yaşadığım yıllarda dilden dile anlatılırdı. Muhteşem bir denizci o.”
Aytunç da sağ eliyle Alper’in omzuna vurarak:
“Evet, gerçekten öyle. Bildiğim kadarıyla onun gibi bir denizci Osmanlı tarihinde gelmedi.”
Oğuz bir yandan kaptanları seyrederken arkadaşlarına da:
“Onu da bir dahi yapan özellikleri var. KAPTAN-I DERYA Barbaros Hayrettin Paşa, Akdeniz var oldukça, bütün dünyanın, adını büyük saygıyle anacağı eşsiz bir amiraldir. O, denizdeki tuz ve renk gibi, hayatını denize vermiş, şöhretini denizden almıştır. Dünya tarihinde, başka hiçbir denizciyle mukayese edilemez. İngiliz’lerin Nelson’u, Japon’ların Togo’su bile, onun yüksek şahsiyeti yanında sönük kalırlar. Çünkü gerek Nelson, gerek Togo, ancak devletin verdiği muazzam donanmalarla kahramanlık göstermişlerdir. Oysa, Barbaros, donanmasını kendi yapan, bileğinin gücü, kılıcının kudretiyle kendi kahramanlığını kendi oluşturan bambaşka bir şahsiyettir.”
Suhan yüzünde hafif bir tebessüm ile:
“Ve bu büyük şahsiyet bugünün yıldönümünde 1546’da aramızdan ayrılacak. Keşke devlet büyükleri basiretli davranıp şu yiğit Turgut reisi kaptan-ı deryalığa getirebilselerdi.”
Diyerek güverteden ayrılmakta olan kaptanlardan birini işaret etti.
Hızır reis Suhan’ın arkasında belirerek:
“Turgut’u tanır mısın levend? Ailesi çiftçi olmasını isterdi. Oysa, daha küçük yaştan beri o, sahilde kayıkların arasında dolaşmaktan, palamarlarla oynamaktan, dümen yekelerine oturmaktan zevk duyardı. Turgut, büyüdükçe, denize karşı aşırı düşkünlüğü de vazgeçilmez bir arzu hâlini aldı ve denizci olmayı kafasına koydu. Önceleri, sıradan bir leventken, kısa zamanda zekâsı, bilgisi ve cesaretiyle kendini gösterdi. İki yıl gibi göz açıp kapamaya dek bir zaman içinde, leventlikten, kaptanlığa yükseldi.Şimdi bizim ihtiyat kuvvetlerine reislik etmektedir. Görüyorsun ya bir denizci, en iyi denizde yetişmektedir.”
Suhan hüzünlü bir ifadeye bürünerek:
“Hayreddin paşam. Olur ya bir gün…”
Kaptan Suhan’ın sözünü keserek:
“Olur ya bir gün düşman eline esir düşerlerse bu Hızır onların imdadına yetişir ve onları düşman elinde bırakmaz evlat merak etme…”
Diyerek yanlarından ayrıldı. Hepsi garip bir şekilde birbirlerine bakarlarken Suhan:
“O da biliyor galiba. Büyüklerin yaptıklarına da söylediklerine de akıl sır ermez. Şimdi biz olanları izleyip kendimizin ne yapacağına karar vermeliyiz.”
Bir anda gemideki bütün leventler hareketlenmeye başladılar. Uzakta birbirine yapışık noktalar gibi düşman donanması görünmüştü. Asya gülerek arkadaşlarına dönüp:
“Aklıma şu ‘kahverengi pantolomunu getirin’ fıkrası geldi. Acaba şimdi orada neler oluyor.”
Oğuz gözlerini kısıp ablasına bakarak:
“Ablaaa, o sadece bir fıkra. Şimdi tedbirli olup olanları izleyelim.”
Bulundukları kalyon üç yelkenini de açarak hızlanmaya başladı. Donanmayı oluşturan diğer gemiler de hızlarını arttırarak düşman donanmasına doğru ilerlemeye başladılar.
Haçlı bayraklarıyla donatılmış düşman gemileri çok ihtişamlı ve kalabalık bir sürü gibiydi. Barbarosun gemisi haçlı donanmasının merkezine doğru yaklaşıyor, çevresindeki diğer kalyon ve kadırgalar da birbirinden uzaklaşarak kendilerine manevra alanı oluşturuyorlardı.
Henüz atış menziline girilmeden karşılıklı top atışları başladı. Gülleler Adriyatik’in sularını köpürtüyor, ama isabet sağlamıyordu. Haçlı donanmasının merkez kuvvetleri birden ilerlemeye başladılar. Bir yandan da Osmanlı donanmasını topa tutuyorlardı. Barbarosun emriyle tüm donanma geriye dönerek kupa yelken kaçmaya başladılar.Haçlı donanması da toplu halde Barbarosun peşine takıldı. Oğuz çevrelerindeki diğer Osmanlı gemilerinin de iyice azaldığını fark ederek:
“Arkadaşlar, biz bu savaşı kazanmamış mıydık acaba? Baksanıza hem kaçıyoruz hem de çevremizdeki gemiler de yok oldular. Sanırım buruldular.”
Dedi. Hepsi endişeli bir tavırla birbirine bakarken kalyon yelkenlerinden birini indirerek hızını yavaşlattı, sonra ikinci yelkenini de indirerek iyice yavaşladı.Düşman iyice yaklaşınca gemi manevra yaparak geri döndü. Hızır eisin gür sesiyle leventler ortaya çıktılar.
“Bütün toplar ateeeş…”
Barbarosun çevresinden ayrılan gemiler, toplu haldeki haçlı donanmasının çevresini sararak top atışına başladılar.Neye uğradığını şaşıran haçlı donanması panik halde kaçmaya başladı. Onlarca gemi batırılırken onlarcası da ele geçirilmişti. Osmanlı donanması tek bir kayıp vermemiş ancak düşman gemilerin ele geçirilmesi sırasında çıkan çatışmalarda şehit olan leventler olmuştu.
Ele geçirilen gemiler ve esirlerle birlikte Osmanlı donanması İstanbul’a doğru yola çıktı.
Barbaros, elindeki kuvveti, çok üstün bir zekâ ve mükemmel bir komutan olarak büyük dikkatle kullanmıştı. Artık Akdeniz’in tek hâkimi o’ydu. Kanunî Sultan Süleyman zamanında, 18 kaptanı ve koca donanmasıyle istanbul’a gelip, sultanın huzuruna çıktığı zaman, Kanunî, bu büyük denizciye «Devlete hayırlı olması temennisiyle» Hayrettin adını ve «Kaptan-ı Deryalık» payesini vermişti.
Asya gözlerini ayırarak arkadaşlarına denizi işaret ediyordu.
“Bakın bakın. Ne kadar güzel.”
Az ilerilerinde gemiye eşlik eden bir yunus sürüsü sanki dans edercesine su üzerinde zıplıyor, zafer kazanan leventleri selamlarcasına geminin çevresinde dönüyorlardı.
Aytunç, arkadaşlarına dönüp:
“Şimdi ne yapacağız? Elinizde Suhan amcadan gelen bir mektup falan yok mu? Nasıl hareket edeceğiz?”
Herkes bakışlarını yine Suhan’a dikmiş bir şekilde cevap bekliyordu. Suhan çantasından tableti çıkarıp birkaç dakika kadar inceledi. Bir anda Suhan kahkahalarla gülmeye başladı. Tableti arkadaşlarına çevirerek gülmeye devam etti. Ekrandaki yazanı gören Oğuz, Aytunç ve Asya şaşkınlık içerisinde ağızları açık birbirlerine bakarken durumu anlayamayan Alper de sol eliyle kafasını kaşırken Suhan’a doğru ‘Neler oluyor’ anlamında kafasını sallıyordu.
-Bölüm Sonu-
Mesut Hekimhan
Eğitimci Yazar
mesuthan@gmail.com